Bir X kullanıcısı Çankırı ilinin aslında var olmadığını iddia etti ve şu paylaşımı yaptı:
“Siz hiç Çankırı’yı gördünüz mü? Hiçbir yolculuk Çankırı’dan geçmiyor. Bir tane bile Çankırı’da doğmuş ünlü yok. Hiçbir terminalde Çankırı otobüsü göremezsiniz. Haberlerde Çankırı ile ilgili bir haber duyamazsınız. Çankırı’nın gerçekte var olduğuna dair bu kesin inanç nereden geliyor.” Bu paylaşıma cevap olarak Çankırı Valiliği’nin resmi hesabından “Çankırı diye bir yer” diye kenti tanıtan video paylaşılınca viral oldu, iyi mi? Evet, gitmesek de görmesek de Çankırı diye şirin bir il var.
Ama coğrafi olarak gözde, turistik bir destinasyonda olmadığı ve 205 bin gibi az bir nüfusa sahip olduğu için adını medyada çok duymuyoruz. Nüfusu az, fazla vukuatın yaşanmadığı, huzurlu ama popüler olamayan Çankırı gibi başka şehirler de var.
Seçimden seçime hatırladığımız bu şehirlere örnek olarak sunacağım benim kişisel listem ise şöyle: Amasya, Gümüşhane, Uşak, Niğde, Bilecik.
Kendi halinde, etliye sütlüye karışmayan, Türkiye’nin yoğun gündeminde öne çıkmayan bu şehirlerde de hayat kendi akışı içerisinde sessiz, sedasız devam ediyor.
Belki de böylesi daha iyi. Bu hayattaki en güzel hazine huzur içinde yaşamak değil mi?
***
OKUL BAHÇESİ OTOPARK MI?
Ordu’da okuluna giden birinci sınıf öğrencisi Miray Arslan’a, kullandığı cip ile çarparak hayatını kaybetmesine yol açan beden öğretmeni tutuklandı.
Öğretmenin okul bahçesindeki demir kapının önündeki Miray’ı görmeyip ezip geçmesini sadece talihsiz, trajik bir kaza olarak değerlendiremeyiz.
Kendimden örnek vereyim;
Beşiktaş’ta bir devlet ilkokula giden kızımı dört sene boyunca okul bahçesine bıraktıktan sonra okula girene kadar hep bekledim!
Bunun tek bir nedeni vardı; okul bahçesine giren servis minibüsleri ve veli otomobilleri!
Okul bahçesine araçların girmesinin tehlikeli olduğunu birkaç kez okul yönetimine söyledim. Açıkçası okul çevresinde park edecek yer olmadığı için velilere kolaylık olsun diye bu duruma göz yumuldu.
Böyle birçok okul var!
Hatta okul bahçesini otopark gibi kullandıran okullar bile var.
Öğrencilerin bahçede bulunduğu alanla araçların park edildiği alan arasında mutlaka bir engel, bariyer olmalı.
Okul ve araç girişleri farklı kapılardan yapılmalı!
***
SOSYAL MEDYANASIL HASTA EDİYOR?
Nick Cave and the Bad Seeds grubunun beş yıl aradan sonra yeni albümü ‘Wild God’ nihayet piyasaya çıktı.
Rock müziğinin yaşayan efsanesi Nick Cave yıllar içinde iki oğlunu kaybedip, büyük acılar yaşayıp müzik üretimine ara vermişti.
‘Wild God’u çıkardığına göre hayata yeniden müzikle tutundu sanırım.
Yeni albümün eski kasvetli, hüzünlü albümlerine göre daha eğlenceli ve enerjik olması da güzel bir sürpriz oldu.
Geçenlerde sosyal medyada Cave’in sosyal medya ile ilgili yaptığı özeleştirisini okumuştum.
‘Wild God’ın eğlenceli havasında 60’ı deviren efsanenin sosyal medyayı bırakmasının etkisi var mı bilmiyorum ama ben Cave’in sözlerini okuduktan sonra bir gün bu mesleği bıraktığımda sosyal medya hesaplarımı kapatmak konusunda kendime söz verdim.
Evet, sosyal medyanın zararlarını görüyoruz, onu çok eleştiriyoruz ama bir türlü bırakamıyoruz.
Belki Cave’in yorumu bize yardımcı olabilir:
“Twitter’da bir yıl harcadım, aktif olarak değil başkalarını takip ederek, fakat sonunda o bile iç karartıcı bir hal aldı.
Hayranlık duyduğum, yıllardır ilgimi çeken insanları takip ettim podcast’çiler, yazarlar, gazeteciler, düşünürler, sosyal eleştirmenler- ve biçimin herkesi bir şekilde eksilttiğini gördüm.
Herkesi değil belki ama çoğunu.
Oysa başta Vahşi Batı ya da punk rock gibi olduğunu sanmıştım, fakat Twitter gerçekten g.. türeten bir yer. Sonunda bütün sosyal medya platformlarıyla ilişkimi kestim.
Her şeyi abartıp kaygıyı ve tehdidi artıran sosyal medya gevezeliği var bir de…
Şunu söylemem gerek; Twitter hesabımı kapattığımdan beri dünya iyiye gidiyor. Dünya içinde yaşanacak daha iyi bir yer oldu, hayatımın kalitesi hatırı sayılır ölçüde arttı, güneş parlamaya ve ağaçlarda küçük kuşlar ötmeye başladı.
Bedensel olarak kendimi o kadar hasta, tükenmiş ve bunalımda hissetmiyorum artık. Gördüğüm kadarıyla sosyal medya insanı hasta ediyor.”
***
ESTETİK AMELİYATLARDAKİÖLÜM ORANI
Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi 2. sınıf öğrencisi 19 yaşındaki Heval Pekgöz’ün, burun estetiği ameliyatı olduğu İstanbul Maltepe’deki bir özel hastanede anestezi sırasında kalbi durdu.
Ailesinin iddiasına göre apartmandan bozma özel hastanede yoğun bakım yoktu.
Heval tam teşekküllü devlet hastanesine sevk edeceklerine aynı hastanenin Kurtköy’deki şubesine sevk edildi. Burada yoğun bakıma alındı ama üç hafta sonra hayatını kaybetti.
Aile hastanenin ihmali olduğunu iddia ediyor.
Bu adalet arayışından ne çıkar bilinmez ama ülkemizde estetik ameliyatlarda hayatını kaybedenlerin sayısının arttığı iddia ediliyor!
Bununla ilgili resmi bir istatistik yok diye biliyorum ama İngiliz basınında geçtiğimiz ay son beş yılda İngiltere’den 28 kadının Türkiye’de yaptırdığı estetik ameliyatlar yüzünden hayatını kaybettiği haberi çıktı.
Başta estetik operasyonlar olmak üzere sağlık turizminden dünyada lider ülkelerden biriyiz.
Ülkemizde estetik operasyonlardaki ölüm oranı araştırılıp, resmi olarak açıklanmalı.
Sektörün zarar görmemesi ve insan sağlığı için başta özel hastaneler olmak üzere estetik ve güzellik için ameliyat yapılan her hastane, her klinik sıkı denetimden geçmeli.
Güzellik merkezi adı altında tıp açısından donanımsız yerlerde birçok operasyon gerçekleştiriliyor, bu yerler de sıkı denetimden geçmeli.
***
Altyazı
“Aslında o kadar önemli biri olmadığımız ortaya çıktığında neden üzülüyoruz ki? Bunu temel bir aydınlanma hali olarak ele alabilirsek daha iyi olmaz mı?” (Ahlat Ağacı)
Haber Kaynak : SABAH.COM.TR
“Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır.”
GÜNDEM
13 Ekim 2024SPOR
13 Ekim 2024GÜNDEM
13 Ekim 2024SPOR
13 Ekim 2024SPOR
13 Ekim 2024GÜNDEM
13 Ekim 2024GÜNDEM
13 Ekim 2024